DOLAR 35,4431 0.27%
EURO 36,3540 -0.47%
ALTIN 3.062,961,02
BITCOIN %
İstanbul

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

sponsor reklam
Uzmanlara göre Alzheimer ve farklı nörodejeneratif hastalıklardaki son gelişmeler ile unutmayı unutacağız
4 okunma

Uzmanlara göre Alzheimer ve farklı nörodejeneratif hastalıklardaki son gelişmeler ile unutmayı unutacağız

ABONE OL
10 Ocak 2025 16:11
Uzmanlara göre Alzheimer ve farklı nörodejeneratif hastalıklardaki son gelişmeler ile unutmayı unutacağız
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Alzheimer hastalığının bir tür toplumsal pandemi haline gelmesinin ardından hafıza merkezleri olarak anılan kliniklerin sayısı artmaya başladı. Tedavi anlamında hâlâ çok etkin olmasalar da bu merkezlerin hastalara tanı konulması, hastalığın takibi ve nasıl seyir gösterdiği yanında mümkün olan tedavi seçeneklerinin kullanılması için kurulduğu belirtiliyor. Medipol Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sinirbilim yüksek lisans ve doktora programlarının sorumlusu Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, ismen farklılık gösterse de bu tür merkezlerin Türkiye’de de bulunduğunu söylüyor. Hanoğlu, görev yaptığı merkezin farkının ise Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklar dışında diğer nedenlerle zihinsel yeteneklerinde problem olan hastaları da kabul etmeleri olduğuna dikkat çekiyor. Bu nedenler arasında kalp durması, beynin oksijensiz kalması, trafik kazalarından sonra zihinsel yetenek bozuklukları ile Multıple Skleroz (MS) ve Epilepsi gibi nörolojik kaynaklı bilişsel bozukluklar da bulunuyor. Temel hedefin bilişsel işlev bozukluklarına çoklu yaklaşımda bulunulması olduğu belirtiliyor. Henüz kesin tedavileri olmadığı için Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklarda bilişsel bozuklukların ilerlemesi tam olarak durdurulamıyor. Bu noktada bilişsel rehabilitasyon büyük önem taşıyor.

REKLAMHASTALARI BEKLEYEN AŞAMALAR

Nörodejeneratif hastalıklara tanı koymak zor olabiliyor. Bu grupta en sık görülen hastalık Alzheimer olsa da daha nadir görülen alt gruplar da bulunuyor. Artık çok sık rastlamaya başladığımız Alzheimer hastalığında en önemli biyolojik faktör “yaş” olarak görülüyor. Toplum olarak hızla yaşlandığımız gerçeğini unutmamamız gerekiyor. 65 yaş üstü nüfusumuzun yüzde 10’u bulması ise tehlikeye işaret ediyor. Hastalığın 65 yaş üstünde ortaya çıkma sıklığı yüzde 5-8 iken, 85 yaşta yüzde 35’e çıkması ise bu inanılmaz artışın yaratacağı sorunları gösteriyor. Sorunun büyümemesi için bu riskli grubu korumaya almamız ve hazırlıklı olmamız gerektiği belirtiliyor.

ÜÇÜNCÜL MERKEZLER

Bahsedilen hastalıkların tanıları “üçüncül merkezler” olarak adlandırılan ve sadece bu hastalıklarla uğraşmayı görev edinmiş merkezlerde konuyor. Hem tanı hem de tedaviye yönelik çoklu yaklaşım hasta açısından daha faydalı bulunuyor. Merkeze başvuran hasta ilk aşamada detaylı bir muayeneden geçiriliyor. Sonrasında klasik beyin filmi ve kan tetkikleri hastalıkla ilgili ilk verileri sağlıyor. Bunun ardından ‘nöropsikometrik’ değerlendirme’ adı verilen ve hastanın bilişsel işlevlerini ayrıntılı değerlendiren bir test gerçekleştiriliyor. Bu test kişide bir bozukluk olup olmadığını, varsa bozukluğun paterni ile şiddetini ortaya çıkarıyor. Bu veriler klinik tedavi için kullanılan yöntemlerde önemli yol göstericiler olarak değerlendiriliyor. Olmazsa olmazlar arasında gösterilen “kâğıt kalem testi” ise hastanın durumuna göre birkaç saat sürebiliyor. Testin, farklı şehirlerde veya yurt dışında olan hastalara uzaktan da uygulanabildiği belirtiliyor. Bu test sonucunda kişinin belleğinde bir bozukluk olup olmadığı ve eğer varsa bozukluğun hangi bölgede yer aldığı tespit edilerek şiddetine yönelik bilgi ediniliyor.

REKLAMHASTALIKLARI BİRBİRİNDEN AYIRT ETMEYE YARAYAN YÖNTEM

Kişilerin bilişsel yeteneklerini kaybetmesine “demans” deniyor. Bu durum halk arasında “bunama” olarak da adlandırılıyor. Buna yol açan nedenler arasında en önemlisinin Alzheimer hastalığı olduğu belirtiliyor. Bu durum damar tıkanıklıklarından, “frontotemporal demans” veya “Lewy cisimcikli demans” olarak adlandırılan nadir sebeplerden veya Parkinson hastalığından kaynaklanabiliyor. Sorunu iyi ayırt etmek, doğru tedavi yaklaşımını bulmayı sağlıyor. Bu noktada klinik olarak bir zorluk yaşanıyorsa kişiye PET uygulanıyor ve beyinde iyi çalışmayan bölgeler saptanıyor. Bunun için genellikle” FGT Pet” adı verilen beynin şeker kullanımı üzerinden çalışan bir pet tekniğine başvuruluyor.

NÖROMODÜLASYON VE BİLİŞSEL REHABİLİTASYON

Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “İnme geçirip konuşması bozulan, bilişsel işlevlerinde bozulma olan, kafa travması geçirmiş, kalbi durmuş, beyni oksijensiz kalmış hastalara uyguladığımız klasik tedavilerde elimiz fazla güçlü değil. Bu nedenle merkezimizde Türkiye’de fazla yapılmayan ‘bilişsel rehabilitasyon’ uygulamalarına çok önem veriyoruz. Bu alanda verdiğimiz yüksek lisans eğitimleri ile bunu yapabilecek nitelikte insan yetiştirmeye çalışıyoruz” diyor

İkinci uygulamanın “Nöromodülasyon” olduğu belirtiliyor. Bu aşamada “Non-İnvaziv” adı verilen ve beyne cerrahi müdahale edilmeden başa takılarak bilgi ve tedaviye yardımcı cihazlar kullanılıyor. Hastanın durumuyla ilgili netleşen bilgiler hangi cihazın veya cihazların kullanılması gerektiğini belirliyor. Nöromodülasyon adı verilen bu uygulamalar iyileşmenin sağlanması ve ne kadar zamanda sonuç alınacağı konusunda belirleyici oluyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “İnme sonrasında gerçekleşen bu uygulamalar ile A sınıfı kanıtlara kadar ilerlemiş durumdayız. Aynı cihazları nörodejeneratif hastalıklar için de kullanıyoruz” diyerek bu cihazların hastalığın ilerleyişinin yavaşlatılması konusunda faydalı olabileceğine ilişkin bazı ön belirtiler olduğunu söylüyor.

REKLAMHASTALIĞIN İLERLEMESİNİ AŞI İLE DURDURMAK MÜMKÜN MÜ?

Hanoğlu bu noktada kombinasyon kullanmanın en etkili yöntem gibi göründüğüne dikkat çekerek önemli başka bir konudan da bahsediyor: “Nörodejeneratif hastalıklar için kesin bir tedaviden söz edemesek de son zamanlarda ABD’de başlayan bir aşı tedavisinin hastalığın ilerleme sürecini yüzde 30 kadar yavaşlattığı yönünde sonuçlar var. Ancak bununla ilgili de bazı yan etkiler bulunduğu belirtiliyor. Kısacası henüz yolun başındayız. Bu noktadan devam ederek iyi bir ilerleme sağlamak en büyük umudumuz.”

HASTALIĞI ORTADAN KALDIRMA YERİNE GECİKTİRME

“Günümüzde Alzheimer tedavisinde elimizde ne var?” sorusunu yönelttiğimiz Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, Alzheimer için kullanılan semptomatik ilaçlarla, hafızada sadece birkaç aylık düzelme sağlayabildiklerini söylüyor. Ancak bu durum hastalığın seyrini değiştirmeye yetmiyor. Buna karşın uygulanan yeni tedavilerin seyri yavaşlatıcı etkisi umut veriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) son zamanlarda bu tür hastalıklarda kür yerine 5 yıllık yavaşlatma modeli öneriyor. Bu, hastalığa 70 yaşında yakalanılması yerine 75 yaşına kadar geciktirilmesi yani 5 yıllık bir erteleme sağlanması anlamına geliyor. Bu geciktirmenin ileri yaştaki kişiler açısından çok önemli olduğu belirtiliyor. Hedeflerinin, kişinin yaşamını kendi başına sürdüreceği süreyi uzatmak olduğuna dikkat çeken Hanoğlu, “Tüm bu gelişmeler, hastalığı tamamen ortadan kaldırma fikri yerine geciktirme fikrine daha fazla odaklanılmasını sağlıyor. Yine de yeni ilaçların çok önemli olduğu gerçeği unutulmamalı. Günümüzde nöromodülasyon tedavilerinin yararlarına ilişkin FDA onayı alacak kadar güçlü deliller olmasa da umut verici bazı delil ve desteklerimiz de yok değil” diyor.

REKLAMBÜTÜNLÜKLÜ YAKLAŞIMIN YÜZ GÜLDÜREN SONUÇLARI

Merkeze başvuran hasta ve hastalık riski taşıdığına inanılan kişilerde nöromodülasyon tedavisi, klasik ilaç tedavisi ve bilişsel rehabilitasyon tedavisi ile beraber beslenme ve günlük yaşam aktivitelerinin yeniden düzenlenmesinin çok iyi sonuç verdiği belirtiliyor. Uzmanlar parçalı tedavi yaklaşımını bütünlüklü yaklaşıma dönüştürmenin hasta açısından kazanımının çok daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. Bu noktada bu bileşenlerin tamamının her hastaya uygulanamadığının unutulmaması gerekiyor.

AİLE DESTEĞİ EKSİKSE BAŞARI SAĞLANAMIYOR

Bütünlüklü tedavi yaklaşımının başarısı çok ciddi bir aile desteğine ihtiyaç gösteriyor. Bu desteğin sağlanması ise her zaman mümkün olmuyor. Bu eksiklik bazen sosyokültürel özelliklerden de kaynaklanabiliyor. Ailelerin yüzde 50’ye yakını gerekli bakım, ilgi ve desteği sağlayabilirken diğer yarısı sağlayamıyor. Bilinçli ve hastalıklarla ilgili farkındalığı yüksek aile üyelerinin hastalarının sonuçlarının daha iyi olduğu belirtiliyor.

BATI ÜLKELERİNDE ALZHEİMER İNSİDANSI YAVAŞLADI

Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, Batılı toplumlarda son zamanlarda Alzheimer insidansının yavaşladığına dikkat çekiyor. Bu sonucun, hastalığı dikkate alma ve gereklilikleri uygulama konusundaki bilinç düzeyindeki artıştan kaynaklandığı belirtiliyor. Toplumsal düzeyde bilinç artışı, salgın halini alan hastalıklarla bile mücadele edilebileceğini göstermesi açısından çok önemli görülüyor. Sağlıklı yaşamın gerekliliklerinden olan beslenmeye dikkat edilmesi, egzersiz yapılması, kronik hastalıklarla ilgili önlem alınması, stresle mücadelenin başarılması gibi faktörler olumlu sonuçlara neden oluyor. Türkiye’de henüz böyle bir bilinç düzeyinin oluşmadığını söyleyen Hanoğlu, “Merkezimizin ikincil hedefinin bunu başarmaya katkı sağlamak olmasını umuyorum” diyor.

REKLAMHASTAYA BAKIM VEREN PERSONEL DE EĞİTİLMELİ

Sorunlar arasında bakımevlerinde kalan, demansı olan, bilişsel bozukluğu ilerleyen yaşlılara hizmet veren personelin eğitim eksikliği de bulunuyor. Yeni projelerinin amacının ilgili personele eğitim vermek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu bir de çağrı yapıyor:” İş bizimle bitmiyor. Bu sorun sadece buraya gelip bizden hizmet alacak insanlarla da çözülemez. Sorunun çözümü için bunun toplumsal bir proje olarak görülmesi ve her projenin ivedilikle uygulamaya geçirilmesi gerek.”

GENÇLERİN RİSKLERİNİ NASIL ÖĞRENECEK?

Merkezin amaçlarından biri de ailesinde nörodejeneratif hastalık olan gençlerin hastalık belirtisi göstermeseler bile risk taşıyıp taşımadıklarını öğrenip, taşıyorlarsa önlem almalarını sağlamak. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “Alzheimer hastalığı birden ortaya çıkmıyor. Hastalık 10-15 yıllık bir sürecin sonucunda meydana geliyor. Beyinde ortaya çıkan bu bozukluklardan sonra klinik olarak ise Alzheimer demansı ile karşılaşıyoruz. Hastalığın en erken safhası ‘hafif bilişsel bozukluk’ olarak adlandırdığımız dönem. O döneme gelene kadar uzun bir süre var. Bu süre içinde gerekenler yapıldığında vaka oranlarının azaldığı görülüyor” diyor.

Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu ile Ceyda ErenoğluProf. Dr. Lütfü Hanoğlu ile Ceyda ErenoğluKAN TESTLERİ İLE KOLAY TANI DÖNEMİ

Bu noktada akla “Genç yaştaki kişilerin tanıya ulaşmaları kolay mı?” sorusu geliyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu: “Günümüzde Alzheimer için kesin biyolojik tanıyı belden su alarak koyuyoruz. İkinci bir yöntem olarak ‘Amiloid PET’ ve ‘Tau PET’ adı verilen görüntülemeler var. Türkiye’de bunlardan sadece amiloidin yapılması mümkün. Ancak devletin ödeme kapsamında olmadığı için hastalar bunun maliyetini kendileri karşılamak zorundalar. Tau PET’i ise yapamıyoruz. Buna karşın çok yakında gerçekleşecek olan kan tetkikleriyle Alzheimer tanısını daha kolay koyabileceğimiz bir döneme girmek üzereyiz. Söz konusu kan testleri sayesinde ‘Anne babamda olan yoğun demans nedeniyle ben de risk altında mıyım?’ diyenler bu kan testlerine bazı genetik testlerin de eşlik etmesiyle merak ettikleri soruların yanıtlarını almış olacaklar” diyor.

REKLAMHASTALIĞI TAŞIMAYANLARA AŞI YAPILMALI MI?

Yeni çalışmalarla ortaya konan, “Hasta olmamış ama biyolojik olarak hastalığı taşıyan, Alzheimer hastası ama demans ve kognitif bozukluğu olmayan hastaları tedavi edelim’ hedefinin şu an için abartılı göründüğüne dikkat çeken çekiliyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “Aşılar şu an değilse de hastalığın en hafif safhasında işe yarıyor. (hafif bilişsel bozukluk ya da en erken evre Alzheimer gibi) Buna karşın Avrupa Birliği (AB) bu aşıları reddetti. Bunun iki nedeni bulunuyor. Birincisi hastalık sürecinin uzatılması konusunda yeterince güçlü kanıt bulunmadığının düşünülmesiydi. Yan etkisinin beklenenden fazla olması da bir etken olarak görüldü. İkinci nedenin ekonomik olduğu düşünülüyor. Bu konuda yapılan bir hesaplamada, biyolojik olarak hafif bilişsel bozukluk ve Alzheimer tanısını alacak olan ve Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan tüm hastalara bu tedavinin verilmesi bütçenin ikiye katlanması anlamına geliyordu. Bu nedenle, bu pahalı uygulamanın söz konusu grup açısından şu an için mümkün olamayacağını söyleyebiliriz.”

UNUTMAYI UNUTTURMAYA YAKINIZ

Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu umut veren gelişmeler ışığında, son zamanlarda “unutmayı unutturacak” boyuta gelmeye başladıklarını söylüyor ve “ İlk ilaçların çıkmaya başlamasının üzerinden 25 yıldan fazla zaman geçti. Katıldığım ilk ilaç çalışmalarında, dünyada neredeyse seferberlik ilan edilmiş ama bir sonuç alınamamıştı. Son dönemde yapılan çalışmalar ise uzun bir aradan sonra umudumuzu yine artırdı. Çünkü artık sadece amiloid üzerinden değil çok farklı mekanizmalar üzerinden de hastalığı yavaşlatma imkânımız oluyor. Nöromodülasyon bu konuda elimizdeki büyük güçlerden biri. Bu güçler sayesinde günümüzde hastalığı yavaşlatma çalışmalarının büyük hız kazandığını söyleyebilirim” diyor.

REKLAMALZHEİMER HASTALARINDA BESLENMEDE BİREYSELLEŞME

Nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde üzerinde durulması gereken şeylerden birinin de “bireyselleştirme” olduğu belirtiliyor. Alzheimer hastalığı biyolojik olarak Amiloid ve Tau proteinleri taşımakla ilgili olsa da hem klinik olarak hem de o hastalığa duyulan direnç konusunda herkes aynı özellikleri taşımıyor. Bu nedenle “Kişi daha hastalığa yakalanmadan aşı uygulayalım” talebine itiraz ediliyor. Şu an hastalığı taşıyanların ne kadarının, ömürleri boyunca Alzheimer hastalığına yakalanacağını bilinmiyor ama bu kişilerin hepsinin hasta olmadıkları biliniyor. Bu noktada ilgili merkezlerde hem hastayı tedavi etmek hem de veri toplamak gerekiyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu: “Bireyselleştirme bizim için büyük önem taşıyor. Beslenme konusunda bile özel bir bireyselleştirme şekli kullanıyoruz. Dr. Dale Bredesen’in metabolik olarak insanlarda farklı süreçlerin etkilendiğini düşündüğü bir sistemi var. Beslenme bütünü bu sisteme göre planlanıyor ve bütün Alzheimer hastalarındaki metabolik bozukluğun farklı olduğu esasına dayanıyor. Bu bizim merkezimizde de hastalarımıza uyguladığımız bir sistem.

KARMAŞIK MEKANİZMALARIN AYDINLATILMASI

Alzheimer hastalarında beyindeki doku harabiyetinin farklı bölgelerde farklı alt tipleri bulunuyor. Bazıları yürütücü işlevlerle bozuluyor, bazıları konuşma bozukluğu ile gerçekleşiyor, görsel algısal bozulmayla meydana gelenler veya erken başlayanlar da oluyor. Bu noktada hepsinin tiplerinin birbirinden farklı oluşu dikkat çekiyor. Bu karmaşık mekanizmaların aydınlatılması halinde kişilere bireysel olarak nasıl müdahale edilmesi gerektiği daha kolay anlaşılıyor.

FONKSİYONEL MRI İLE NE HEDEFLENİYOR?

Beyin görüntüleme teknikleri anlamına gelen Nörogörüntüleme konusunda son zamanlarda Fonksiyonel MRI çalışmaları yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, burada bireysel olarak hastanın bozulan beyin networklerini saptamanın önümüzdeki günlerde kullanacakları yöntemlerden biri olacağına dikkat çekerek “Hastanın hangi networkü bozuk ise ona uygun nöromodülasyonlar gündeme gelecek gibi görünüyor” diyor.

YAŞLILIKTA SOSYAL ÇEVRE KISITLILIĞINA “DUR!” DİYEN PROJELER

Zihinsel faaliyeti ve sosyal ilişkiyi sürdürmenin hem bireysel hem de toplumsal olarak önemli ve hastalıkları önleyici olduğu konusuna da dikkat çekiliyor. Bu açıdan özellikle yaşlı bireylere yönelik destekleyici projelerin gerçekleştirilmesi çok yararlı bulunuyor. Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, bu konuda Bağcılar Belediyesi’nin 65 yaş üstü bireyler için gerçekleştirdiği ücretsiz kursları örnek göstererek, belediyenin değişik alanlarda düzenlediği bu kurslar sayesinde bireylerin hem zihinsel hem de sosyal faaliyetlerini sürdürmelerinin faydasına dikkat çekiyor. Aktif çalışma hayatından sonra emekliliğe geçişte sosyal çevrenin kısıtlanmasının yarattığı boşlukların bu gibi organizasyonlarla doldurulması nörodejeneratif hastalıklardan korunmada da yarar sağlayabiliyor.

Prof. Dr. Lütfü HanoğluProf. Dr. Lütfü HanoğluEVDE BAKIM ZOR

“Geleneksel yaklaşımımız içinde hasta yakınları, hastalarını bakımevlerine bırakmayı yanlış görüyor ve buna çok gönüllü olmuyor” diyen Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu devam ediyor: “Buna karşın Alzheimer’ı ileri düzeyde olan bir hasta yakını, hastasına çoğunlukla ideal bakım veremiyor. Bu düzeydeki bir hastanın (yakınlarını dahi tanımadığı için) konusunda uzman ve eğitimli personelin görev yaptığı bir merkezde bakım alması hem kendisi hem de yakınları için daha doğru olur düşüncesindeyim. Sayıları artmakla birlikte ülkemizde bu merkezlerin sayıca daha da artması gerektiğini düşünüyorum. Tıbbi bakım ihtiyacı artışına karşılık verecek bu merkezler hastalarımız için büyük önem arz ediyor. Ancak asıl amacımız erken dönemde hastalığın ilerleyiş hızını azaltacak önlemler almak olmalı.”

Haber Kaynak : HABERTURK.COM

“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
Full HD Film izlededektifdeneme bonusu veren sitelerkıbrıs escorteryaman escortankara escortDeneme Bonusu Veren Sitelertanıtım yazısıeryaman escortbonus veren sitelerkıbrıs escort bayandeneme bonusu veren sitelerDeneme bonusu veren sitelereryaman escortdeneme pornosu veren sex sitelerisex bonusu veren porn siteleri
geniş bir spor bahisleri ve casino oyunları yelpazesi sunan tüm bahis siteleri burada . Deneme bonusları ile yeni kullanıcılarını teşvik eden sitemize giriş yapın.
deneme bonusu veren siteler yeni kullanıcılar için cazip fırsatlar sunar. Bu bonuslar, kullanıcıların siteyi risksiz denemesine olanak tanır. Güvenilir bahis siteleri, deneme bonusları ile öne çıkar. Kullanıcılar, bu bonuslarla bedava bahis yaparak siteyi tanıyabilir.
bonus veren siteler
dinimi binisi virin sitilir dinimi binisi virin sitilir cisini sitiliri dinimi binisi virin sitilir